DOLAR
32,3865
EURO
35,0590
ALTIN
2.326,65
BIST
9.096,78
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Muğla
Parçalı Bulutlu
26°C
Muğla
26°C
Parçalı Bulutlu
Cumartesi Az Bulutlu
26°C
Pazar Parçalı Bulutlu
27°C
Pazartesi Az Bulutlu
27°C
Salı Az Bulutlu
24°C

GÜLİSTAN… (Bu Zamanın Ceren’i)

Aktur tatil sitesi

GÜLİSTAN… (Bu Zamanın Ceren’i)

GÜLİSTAN… (Bu Zamanın Ceren’i)

(Gülistan memlekettir, acıdır, umuttur, bir damla sevgiye özlemdir, hayatın saf kalan tarafıdır, gökkuşağıdır, berdeldir, mutluluğu arayıştır, dalından koparılan yapraktır, anaların-bacıların ağıtıdır, dağlarda gezerken vurulan ceylandır, töreye kurban edilen bütün kadınlardır…)

Yeni baştan koyu karanlıkta seyredecek, gece yolculuklarının arifesindeyim. Zemheriden çağırıyordu, gecenin sözcükleri ve sessizlik. Gecenin içerisinde dönerken, yalnız ve belirsiz bir yüz dokunacak belki de tenime. O yüzü okşayıp zamanın ve mekanın ötesine yol alacağım belki de ey yar. “Dört mevsim baharı yüreğime koy; öyle sabit mesafeler kat edeyim, sessiz ve sonsuz yolculuğumda” diyeceğim belki de o yüze. Eminim ki; ölülerimizin sureti düşecek geceye. Pusulam olacak. Gülistan’ın solduğu memleketlere yol haritam olacak geceye düşenler. İdeolojik bir gülümsemeyle, ölülerimizi ruhumda taşıyarak geceye yürüyeceğim. Senin nehrine beyaz bir leke düşürmeyeceğim, bu kırmızı gecede. Asırları deviren ve yanıta ağlayan sorular sormayacağım sana. Ütülenmiş, tütsülenmiş ve katlanmı hayata benzer, hiç bir beklentim de olmadı. Biliyorum ki; kapıyı çarpıp çıkmam hikayenin sonu olurdu. Anla bu yüreği… Anlamasan da olur. Kış gelir üşür bu yürek, ama baharın gelişi de sonsuzluğa ertelenecek değil ya!

MAVİ ADALETE ULAŞAMAZ İSE.

Bilir misin ey yar? Gülistan kardeşi yerine öldürülen bir candı. Ben seni sevmek gibi mühim işlere kalkışmadan önceki zamanlarda katledildi. Hani çocuklar susar ya; babaları ya da anneleri öldüğünde.  Zaman sustu… Zamanın göğsünü, bir karanfil kokusu sıktı durdu. Nefes alma ey hayat! Gülistan kaçıyor avuçlarından… Toprak, bakır, su, güneş. Yüzünü gökyüzüne çevir. Gülistan son nefesini veriyor. Ey tarih!!! Dön o zamanın üzerine, yüzleş ve utan. Oysa o ablası yerine öldürülmüştü. Unutma ki; her tebessümüm onun yokluğuna ağıttır. Bu gece Kürd’üm Gülistan. Yarın Ermeni, sonraki gün Süryani, daha sonraki gün Çingene. Belki daha daha sonraki günde ölürüm. Ölsem de gam yememenin türküsünü bilir misin Gülistan? Bahara bir çeyrek kala, hüzünlü olur raylarda, mavinin adalete ulaşılamayan menzildeki tonu.

HAZAN MEVSİMİNDE GÜLİSTANSIZLIK…

Katliam gecesine değin nazlı yaşamıştın oysa hayatı. O gün ortasından sonrasını, hayal etme şansı dahi tanımadı infazcılar sana. Gülistan; töreleri batsın, aşiretleri gün yüzü görmesin…  Ey yar dert etme sende; fikrimizin ince gülünü. İnce yüreğini kuş kanadına takma. Gülistan çok üzülür sonra bilesin yar. Peki adların ve huyların dünyasına, Gülistan’sız nasıl gideriz ey yar? Son bahar geldi, geçecek. Hazan mevsiminde de Gülistan’sız ve yapraksız bitiyor zaman. İçim dışıma vuruyor ama, kimse de yok ki; dışarıda ey yar. Begonvillere bakarak ve unutmayarak içime serpiyorum sol yanıma düşürdüğün kederi. Sayarak çoğalmakmış biraz da hayat. Nasıl olsa her keder eksilir sabırla ve saflıkla doldurularak. Kirpiklerinin arasına çekilen ise, kumsalda dalgalarla sürüklenen düş zamanıdır artık…

MAVİ KARANLIKTA HEREDOT.

Gülistan’ın soyadı da Gümüş idi ey yar. Suçu berdelle evlendiği adam sanılana, erkek evlat verememekti. Berdelin bedelini hayatıyla ödedi Gülistan. Erkek kardeşi de içinde olmak üzere, adam sayılan sekiz iki ayaklının kurşunları değildi Gülistan’ı toprakla erken bulıuşturan. Atfedilenler zaten doğmadan öncesinde, hayata merhaba demeden evvelinde öldürmüştü Gülistan’ı. Töreniz bin kez daha batsın, aşiretiniz milyon kez gün yüzü görmesin. Namus, erkek çocuk doğuramamak, 12 yaşında evlendirilmek, yalnızlık, korku, kaçmak, öldürülmek, 20 yaşında çürüyen buğday tanesi olmak… Bu bereketli topraklar Gülistan’ın kanını kabul etmiyor, görelim diye. Bodrum’un mavi karanlığı da en koyu mevsimini yaşıyor. Gülistan maviliğine saklansın, can bedenden ayrılmasın diye. Ama yetmedi, töreleri galip çıktı. Tarihin babası Bodrumlu Heredot haykırıyor Mavi Karanlık’tan; “Töreniz batsın, alçak ve kirli sicilinizi tarihe kanlı harflerle kaydediyorum. Önünüze mutlaka düşecektir. Yüzleşme cesaret ve yürekliliğiniz olacağı konusunda ciddi kuşkuların var.”

HER YERDE KAN VAR.

Gülistan soy ismi gibi yarına; “Gümüş bir aydınlık” sunmak için, umut ile beslenmekte ve beklemekte. Gülistan kendisinin kader arkadaşları çoğalmasın ister. Hayatla, dağlardaki kekik kokusuyla anlamsız ve tarifsiz vedalaşmanın ne demek olduğunu iliklerine dek hissetmişti Gülistan. Korkuyla çeyiz sandığının içersine saklanıp, cinayete kurban edilen bir gelecek tarihin karanlığında elbette utanç fotoğrafı olarak çerçevelenecek. 2006 Temmuz’unu, Diyarbakır’ı, Çınar’ı, Alatosun beldesini, Sırımkesen köyünü unutma ey yürek! Bu kalp adaletsizliği unutmaz. Eğer unutursa kasap vitrinindeki et parçasına dönüşür. 2006 Temmuz’undan, 2019 Aralık’ına değin sayısız Gülistan’ı içine aldı bu bereketli topraklar. Sıkılsa kan fışkıracak bu topraklardan. Dolunay parçası Gülistan’ları, gündüzlerle buluşturma zamanı geldi de geçiyor oysa… Sivar, Neşe, Çiğdem 2019 Kasım’ının Gülistanlar’ı oldu. Dudaklarımdaki tuz halen kurumadı nedense. Yağmur değse belki iyi gelebilir dudağımın çatlaklarına. Peki ruhumuzdaki ve yüreğimizdeki çatlakları ne yapacağız ey yar? Bereketini kandan, kadın cinayetinden alan bu açık hava mezarlığında toprağın üstü halen çok görülmekte Gülistanlar’a… Ve 2019 yılının ilk 10 ayında 424 Gülistan daha Gülistan’ın yürek ve ruh yakan cehennemine uğurlanmış. Yani her yerde kan, her yerde ceset, her yerde kadın cinayeti var, her yerde Gülistan var ey yaarr… 25 Kasım’da “Bir kişi daha eksilmek istemiyoruz” diyen kadınların talebi; şiddetle, biber gazı ile, jop ile, yasak ile, tekme ile karşılandı. Bir anlamda, “daha çok eksilteceğiz” dendi…

TÖREYE KURBAN EDİLEN DÜŞLER.

Kınasız avuç içlerinin her yukarıya bakışında kim bilir neler diledi Gülistan ey yar? Ama en çokta yaşayabilmeyi, manasız bir cesede dönüşmemeyi dileme ihtimali yüksek olsa gerek. Kolay değil, bir çeyiz sandığının içinde celladını beklemek. Töre; Gülistan henüz içerisindeki kuş kanadına  yıldız toplayamamışken kırdı maviye akan düşleri. Karıştığın topraklar şimdi Gülistan oldu melek bakışlı saflık, duruluk, masumiyet. Rengarenk çiçek oldun ve bir bülbül kondu dalına. Acı acı ötüyor. Sesi kulaklarımızı tırmalıyor. İnsanlık bu sesi asla unutmayacak Gülistan. Yas havası hiç eksilmedi senden bu yana ve kent halen nefes alamıyor. Ancak bu kent sessizliğe mahkum değil. Gülistanlar uyurken susulur, ölürken değil… Gülistanların otopsi raporları ise insanlığa aittir. Gülistanların toprak altından çıkıp, toprak üstünde nefes alışına en çokta hayatın ihtiyacı var. Onlar nefes alamayınca insanlıkta soluksuz kalıyor. Gülistan toprak üstüne çıkınca o bülbülün de yuvası olacak. O gün, o bülbül, gül yapraklarından yapacak yuvasını Gülistan’ın saçlarına…

velux